IV. Kadın Ve Adalet Zirvesi Sonuç Raporu
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından düzenlenen IV. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi 26-28 Kasım 2020 tarihleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.
IV. Kadın Ve Adalet Zirvesi Sonuç Raporu Yayınlandı
‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla düzenlenen IV. Kadın Ve Adalet Zirveye, dünyanın farklı ülkelerinden alanında uzman akademisyen, araştırmacı, yazar ve girişimciler katıldı. Zirvede, dijital çağın etkileri 6 ana başlık altında değerlendirildi. Binlerce kişi tarafından takip edilen zirvenin ardından 34 maddelik bir sonuç raporu yayınlandı. Ekte tamamı yer alan raporda, özellikle kadınların ve gençlerin dijital dünyadaki varlıkları ve bu dünyaya ilişkin sorunlarına dair çarpıcı tespitler ve çözüm önerileri dikkat çekiyor. Raporda öne çıkan ‘dijital kıskaçta düşünmek, seçimlerin yönlendirilmesi, siber dünyada genç olmak, ebeveynde dijital kaygı” gibi konular ise günümüz dijital toplumunun bir anlamda ayrıntılı bir röntgen filmi gibi.
Dijital Kıskaçta Düşünmek
Kararlarımızı sezgilerimiz, reflekslerimiz ve beynimizin dürtüsel yönlendirmeleriyle veriyoruz. Dijital araçlar bu refleks ve dürtüleri takip ederek kurdukları örüntülerle neyi seçeceğimizi belirliyorlar. Dolayısıyla pek çok kararımızı özgür irademizle değil, dijital araçların yönlendirmesiyle veriyoruz. Bu, gelecek dönemler için dijital dünyanın hegemonyasını güçlendirecektir. Bu konuda farkındalık geliştirilmelidir.
Seçimlerimizi kim kontrol ediyor? Sansür ve yasaklar ne kadar etkili?
Veri çağı öngörülebilir bir çağ ve artık insan da öngörülebilir bir varlığa dönüştü. Kişilerin dijital izlerini takip eden yazılımlar, öngörülebilir hale getirdikleri insanı tüketmeye yönlendiriyor. Bu gayriinsani durum karşısında kişilerin itirazı oldukça önemlidir. Veriyi merkezine alan bu dijitalleşme sürecinde, yapay zekânın olmazsa olmazı verinin gücü ve yönetimi, hiç olmadığı kadar önem kazandı. Verinin tekelleşmesi ise gelecekte dijitalleşmenin en büyük zaafı olacaktır. Kişisel verilerin manipüle edilip bir silah gibi kullanılması çağımız için en büyük tehdittir. Fakat bu soruna sansür ve yasaklar çözüm olamaz. Verileri mantık süzgecinden geçirmek ve güvenilir kaynaklara yönelmek işimizi kolaylaştıracaktır. Verilerin kontrollü ve güvenli ortamda toplanması ve kişisel bilgi gizliliği için özel sistemlerin oluşturulması da alınması gerekli önlemler arasında. Belli ilkeler doğrultusunda kilit teknolojilere yatırım yapılmalı, veri gizliliği ve veri korunması gibi konularda standartlar getirilmelidir. Çözüm noktasında verinin değere dönüşmesi ise ancak milli teknoloji hamlesiyle mümkündür.
Dijital Çağda Eğitim
İnsanın belirleyici olduğu bir zeminde faydalı tezahürleri de olan dijitalleşme özellikle eğitim alanında fırsat ve erişim eşitliği sağlamasıyla eğitim imkanlarını çoğaltmakta ve kolaylaştırmaktadır. Bu doğrultuda güçlü mahremiyet ve merhamet bilincinin koruyuculuğuyla hazırlanan dijital ortamlar yeni neslin üreticiliğini ve öğrenme azmini de olumlu etkileyecektir.
Siber Dünyada Çocuk ve Genç Olmak
Zirvenin önemli sonuçlarından biri de siber dünyanın, çocuk ve gençlerin dünyasına yansımaları üzerine. Özellikle son 10 yılda çocuk ve ergenlerde artan dijital bağımlılık, depresyon, anksiyete, dil ve sosyal beceri yetersizliği gibi sorunlar görmezden gelinemez. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki gençler artık aile, okul ve sosyal ilişkiler vasıtasıyla değil dijital mecralarda öğreniyorlar. Bu durum hoşgörüsüzlük ve empati eksikliği gibi sonuçların yanı sıra, ideoloji, fikir, marka, spor gibi birçok alanda fanatikleşmelerine sebep oluyor. Bilimsel verilere göre, öğrencilerin okul başarıları düşüyor. Kırılgan ve ürkekler. Geç olgunlaşma gösteriyorlar. Yine çocuklarda artan dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ve obezite sorunları da bu dijital yaşama tarzından bağımsız değil. Genç işsiz oranları sadece Türkiye’de değil dünyada da hızla artıyor. Bunun büyük bir sebebi de gençlerin artık çalışmak istememeleri. Okumaktan, çalışmaktan vazgeçen, amaçsız, sosyal becerileri düşük bireylerin sayısı hızla artıyor. Burada temel önleyici olarak yine aile içi iletişim ve etkileşim karşımıza çıkıyor. Bu noktada yetişkinlerin, çocuk ve gençleri dijital dünyadan uzaklaştırma kaygısına düşmeden, yeni teknoloji ile oluşan imkânları kaçırmamanın yollarını bulması gerekiyor. Anne babaların, çocukla kuracağı güven ilişkisi içinde dijital ortamdaki aktivitelere katılması hem dijital dünyayı tanımaları hem de çocuklarına rehberlik etmeleri noktasında çok önemli. Aile içi şiddetsiz ve iyi iletişime yatırım yapmak, her yaşta bireyler için bunu eğitimle planlamak, eğitimleri yaygın ve ulaşılabilir kılmak gerekiyor.
Ebeveynde Dijital Kaygı Sorunu
Dijital kaygı, dijital bir sendromdur ve aşırılığa işaret eder. Aşırı kaygı yıkıcıdır. Makul kaygı ise üretici ve yapıcıdır. Ebeveynin dijital kaygısı çocukları olumsuz etkiliyor ve yeni teknoloji ile oluşan imkânları kaçırmamıza sebep oluyor. Dijital kaygıyı yenmek ancak ‘dijital okuryazarlık’ denilen yetkinlikle mümkün olabilir. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin dijital okuryazarlık kazanması noktasında devletin ve STK’ların etkili ve hızlı çözümler getirmesi gerekmektedir.
Dijital Dünyada Kadın Varlığı
Kadınların dijital teknolojileri kullanarak iş yapmalarının önünde birtakım engeller bulunuyor. Bireysel data sermayelerine yatırım eksikliği, kadınların erkeklere göre daha az güvenceye sahip olmaları, dijital teknolojilere erişim eksikliği, maddi ve ailevi engeller, dijital okur yazarlık ve yabancı dil problemi bunlardan bazıları. Kadınların dijital olarak iş hayatında varlık ve başarı gösterebilmeleri için büyük bir çaba gerekiyor. Çözüm noktasında, kadınların daha fazla veri sermayesine yatırım yapmaları için kredi almaları kolaylaştırılabilir. Online eğitimler ve çevrimiçi kurslarla, dijital ve mesleki eğitimlerle kadınlar desteklenebilir. Kadınlar yerel çözümler ve dünya çapında yaklaşımlarla dijital çağda güçlendirilebilir.
Dijital Çağda İnsan Kalmak
Dijital çağın kolaylaştırıcı teknolojilerinin hayatımıza hakim olmasına ve insandan insana geçen bereketi engellemesine fırsat verilmemelidir. Bugün her toplum, kendi manevi ve kültürel birikimindeki unsurları harekete geçirmelidir. İnsanın insanla olan ve başka hiçbir şeyle ikame edilemeyen hususi münasebeti, dijital dünyanın hızına ve kolaylığına feda edilemez. Zekâ, sorun çözme becerisidir; bilinç ise kızgınlığı, coşkuyu, acı ve aşkı hissetme yetisidir. Bu nedenle yapay zekânın insan bilincinin yerine geçmesi şimdilik mümkün değildir. Yeni ve çok büyük bir dünya vaadiyle karşımızda duran dijital çağda, ancak “anlam dünyamızı” koruyarak insan kalabiliriz. Bütün çağlarda olduğu gibi dijital çağda da anlam dünyamızı “Din, Sanat ve Felsefe”de bulabiliriz.