“Anda Kal”
Neredeyse son on sendir en çok duyulan kelime çifti anda olmak veya anda kalmak. Ancak her ne kadar cümle içinde kullanılsa da ağızda sakız olmaktan öteye bir anlamı yok gibiydi benim için. Koçluk ve farkındalık kavramlarına benzer şekilde cümle içerisinde kullanılsa da anlam olarak bana göre içi boşaltılmış ve çiğnenmişti sanki. 98 de transandantal meditasyon (TM) yapmaya başladığımda hayatıma giren ve pek çok kez de deneyimlediğim bir haldir anda olmak.
Pandemiyle birlikte bu kelime grubunun gerçek manasını da yavaş yavaş kavramaya başladığımıza dair ümidim var. Yarının kaygısını düşünmeden hareket etmek ve sadece bugünü yaşayabilmek.
An da olduğumuzda, yaptığınız iş her ne olursa olsun zamanın nasıl geçtiğini anlamayız. Aslında zaman diye bir şey olmadığını sadece şekil değiştirdiğini (gece-gündüz, sabah-akşam, erken-geç gibi) yorumlamamız gerekirken, bizler sanki her şeyi kaçırıyorum, hiçbir şeye yetişemiyorum telaşesine kapılırız. Aslında zamanı içinde bulunduğumuz bir su gibi düşünürsek aynı bir zaman okyanusunda yüzer gibiyizdir. Evet, zaman geçer ancak bu sadece bizim algımızdadır. Sürekli devinim içinde olan doğa ve ona ayak uyduran bedenlerimiz bize zaman geçiyor ve yaşlanıyoruz oyunu da oynar. Doğa ve insan, zamanla birlikte doğarız ve de ölürüz diye kodlarız. Bu zaman çizelgesine göre her şeyi algılar, sınıflar, gruplar hatta zamanın akıp gittiğini onu tutamadığımız, değerlendiremediğimiz, kullanamadığımız gibi alanlar yaratır, görür ve de tanımlarız.
Bu tanımlamalara ihtiyacımız var çünkü belirsizlik biz insanoğlunu içten içe bitiren, hatta bir kurt gibi kemiren bir şey. Daha doğrusu belirsizliğin kötü bir durum olduğu bize öğretildi. Önümüzü görmek ve nereye doğru hareket edeceğimizi bilmek istiyoruz. Her zaman ulaşacağımız bir havuç, gerçekleştireceğimiz bir hedef olsun derdindeyiz. Bu nereye varacağımızı bilme arzusu bizi anda olmaktan uzaklaştırırken bunu normal kabul ederiz. Aynı bir çocuk gibi her şeyi anında yapma isteği, çocuk tutturmacası hatta inadı geliştiririz. Kendi haline bırakamayız hiçbir şeyi ve her şey kontrolümüzde olsun isteriz. Her istediğimize sahip olma yarışı içine çekilirken, bu durum bizi yetişkin olmaktan da sinsice alıkoyar. Etrafımızda yetişkin görünümlü (iş sahibi, ebeveyn, yaş almış diye tanımladığımız için) tam ergenleşmemiş ancak bolca çocuk ruhlu kalmış bireylerin yetişmesine hatta yaşamasına da sebep olur.
İşte tam da şimdi ve de burada an da kalmak önemli. Günlük yarışmalardan ve kıyaslamalardan uzak. Hep “daha”sını istemekten vaz geçip sadece doğru nefes almayı önemsemek. Yaptığınız işi sadece o işi düşünerek yapmak. Yemek yerken günlük iş planınızı hem aklınızdan hem de çizelgenizden takip etmekten bahsetmiyorum. Sadece öğünü yemek eyleminizi gerçekleştirebilmenizden bahsediyorum. Yediğiniz öğünün hücrelerinize nasıl iyi geldiğini hayal etmekten bahsediyorum. O öğünü yerken doygunluk hissinizi düşünmenizden… O öğünün sizin için orda olduğunu bilmek ve şükretmekten bahsediyorum. İşte tam da başka hiçbir şey düşünmeden o anda olmak tüm mesele. Bunu yapabiliyor musunuz?
Eğer an da kalamıyorsanız, bunun önünde duran engeliniz ne? Engeli bulduğunuzda inanın hayat daha yaşanası ve huzurlu olarak size kendini sunacaktır.
Anda olmayı deneyimlemeniz ve uzun zaman bu süreçte kalabilmeniz dileğimle.