Dolar 34,5540
Euro 36,3295
Altın 2.921,14
BİST 9.659,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 11°C
Az Bulutlu
İstanbul
11°C
Az Bulutlu
Sal 11°C
Çar 12°C
Per 14°C
Cum 15°C

Türkiye Sürdürülebilir Finans Forumu

Türkiye Sürdürülebilir Finans Forumu
10 Mayıs 2024 23:46

Alpaslan Çakar Yönetim Kurulu Başkanı: “Uluslararası Finans Enstitüsü’nün Sayın Direktörü, Değerli Katılımcılar, Medyamızın Değerli Temsilcileri, Uluslararası Finans Enstitüsü ve Birliğimiz iş birliğinde düzenlenen Türkiye Sürdürülebilir Finans Forumu’na hoş geldiniz. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Bankalar Birliği ve 15 bankamızın üyesi olduğu Uluslararası Finans Enstitüsü’nün Direktörü Sayın Tim Adams’a ve çalışma arkadaşlarına iş birliği nedeniyle teşekkür ediyorum. 

Son yıllarda dünyada yeni ve farklı sorunların yaşandığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bunun en son örneğini COVİD-19 pandemisinde yaşadık. Pandemide ortaya çıkan zorluklar ekonomik, siyasi, sosyolojik ve hatta tüm dünyada psikolojik bir değişim getirdi.

Bu zorlukların çözümünde daha kapsamlı yöntemlerin ortaya konulmasının gerekli olduğunu yaşayarak gördük.

Ulusal gayretlerin yanında çok uluslu, daha global, kollektif çalışmaların çözüm yolunda daha vazgeçilmez bir yer edindiğine hep birlikte şahitlik ettik.

Jeopolitik gelişmeler ve bölgesel nitelikli sıcak savaşlar sosyal etkilerinin yanı sıra küresel finans sisteminin dinamiklerini de değiştiriyor. 

Yaptırım ve uyum konuları oldukça kritik bir konuma geldi.    

Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinden bağımsız olarak özellikle Avrupa ve ABD’de bankacılık sektöründe zorluklar yaşandı. Krizler yeni düzenlemeleri ortaya çıkarırken finansal sisteme ilişkin risk kavramının da değiştiğini de görüyoruz. 

Özellikle salgın sonrası dönemde tedarik zincirlerinin aksaması, arz-talep dengesizlikleri, enerjideki fiyat artışları, iklim değişikliği gibi faktörler dolayısıyla küresel enflasyon yaşandı.    

Salgının yaralarının sarılması ve özellikle hizmetler sektörü başta olmak üzere ekonomik aktivitedeki toparlanmanın sağlanması amacıyla, kamu otoritelerince atılan adımlar ve destekleyici tedbirler gelişmiş ülkelerde borçluluk oranlarının da yükselmesine yol açtı. 

Yaşadığımız bu gelişmeler sonucunda politika yapıcıları tarafından ciddi önlemler alınmış ve bu yönde atılan adımlar çözüm yolunda önemli fırsatlar getirmiştir.

Pandemi bizlere, insan sağlığı söz konusu olduğunda uluslararası düzeyde hızlı ve koordineli bir şekilde hareket etme gerekliliğini göstermişti. Dünyamızda yaşanan olumsuz gelişmelerin yaşattığı stresle birlikte çevre kirliliğine dair kaygıların ve çevreyi koruma yönündeki çabaların arttığı görülmektedir. Bu nedenle iklim değişikliği de dünya üzerindeki yaşamı tehdit ettiği için global bazda ortak çalışmayı zorunlu kılıyor.

İnsanlığın bu zorlu süreçlerle başa çıkabilmesi için küresel düzeyde iş birliklerinin oluşturulması, bilgi ve tecrübe aktarımının sağlanması ve politikaların geliştirilmesi önemlidir.

Bu vesileyle iklim değişikliği ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş konusunda yapılan çalışmaların ortaya koyduğu iki ana noktaya dikkati çekmek isterim: 

Birincisi; şu anda yapılan ekonomik analizler, sera gazı emisyonunun mevcut artış eğiliminin devam etmesi durumunda yüksek fiziksel zararlar ve ciddi ekonomik maliyetlerin ortaya çıkacağını öngörmektedir.

İkincisi, iklim değişikliğiyle mücadele ve daha sürdürülebilir bir ekonomiye geçişin, bölgeler, sektörler, firmalar ve özellikle daha kırılgan konumda bulunan bireyler açısından oldukça farklı etkilere sahip olacağı düşünülmektedir. 

Finans sektörü, hem iklim değişikliğine neden olan, hem de bu değişimden etkilenen kırılgan sektörlere finansman sağlaması nedeniyle iklim risklerine yüksek oranda maruz kalmaktadır.

Belirtilen zararları asgari düzeye indirmenin yolu, birlikte proaktif önlemler alacak şekilde hedef odaklı hareket etmektir. “Hatırlanması gereken finans sektörünün sürdürülebilir bir dünyanın gelişmesi için kritik bir öneme sahip olduğudur.”

Değerli Konuklar,

Günümüz dünyasında ekonomik sürekliliği ve büyüme potansiyelini korumak adına kademeli ve düzenli bir yeşil dönüşüm zorunludur. 

Bahsi geçen dönüşümün başarısı, bu alandaki yatırımların hayata geçirilmesine bağlıdır. 

Şu anda, yeşil projelere yönelik finansman büyük oranda sınırlı bir alana odaklanmış ve esas olarak gelişmiş ekonomilerde yoğunlaşmıştır. 

Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde yeşil finansman olanaklarının artırılması hayati önem taşımaktadır.

Bu ortamda, hükümetlerin liderliğinde, ilgili tüm paydaşların yeşil dönüşüme aktif olarak katkıda bulunmasına ihtiyaç vardır. 

Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde oynadığı rol ve attığı adımlar, Ulusal Katkı Beyanımız vb. çeşitli politikalar ve uluslararası iş birlikleri ile şekillenmektedir. 

Ülkemiz sürdürülebilir kalkınma ve çevre dostu teknolojilere geçiş yapmayı hedeflemekte, bu doğrultuda önemli girişimlerde bulunmaktadır. 

Adil ve kapsayıcı yeşil dönüşümün gerçekleşme sürecinde finans sektörünün dönüşümde liderlik üstlenmesi kritik öneme sahiptir. 

Finans sektörü, üstlendiği bilinçlendirici rol ile tüm paydaşları farkındalık sahibi olmaya yönelterek; dönüşümün daha sağlıklı, hızlı ve az maliyetli olmasına katkıda bulunacaktır. 

Özetle, yeşil dönüşüme aracılık eden finans kurumları sundukları ürün ve hizmetlerle tüm kesimleri sürdürülebilirlik konusunda adım atmaya teşvik etmektedir. 

Türkiye Bankacılık sektörü, finansal kaynakların toplanması ve kullandırılmasındaki aracılık işlevinde olduğu gibi, iklim risk ve fırsatlarının doğru yönetilmesinde de dünyada ve Türkiye’de özel bir role sahip olduğundan, bankaların sorumluluk alanlarındaki konularda sürekli yeni adımlar atılmaktadır.

Bu çerçevede, Türkiye Bankalar Birliğinde Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nu (SÇG) 2009 yılında oluşturduk. 

Bankalarımızın temsilcilerinden oluşan bu ekip, iklim değişikliğiyle ilgili finansal riskleri proaktif bir şekilde ele almakta ve sürdürülebilir finans ve iklim riski alanlarında düzenleyici girişimlere rehberlik etmektedir.

Finans sektörü olarak iklim değişikliği sorunları konusunda yurtiçi ve yurtdışında bulunan kurumlar, düzenleyici kuruluşlar, üyeler ve reel sektör temsilcileri ile tam bir uyum içerisinde çalışıyoruz. 

Ülkemizde Yeşil Dönüşümün gerçekleşebilmesi için kamu kurumlarıyla düzenleyici çerçevenin oluşturulması, uluslararası uygulamalarla uyumlu ulusal taksonomi ve yeşil varlık oranı çalışmaları ile iklim risklerinin sayısallaştırılması konularında öneriler hazırlıyoruz.

Yeşil finansmanın geliştirilmesine yönelik kredi ve borç mekanizmaları ile iklim risklerinin ölçülmesi ve yönetilmesine ilişkin rehberler hazırlıyoruz.

Değerli Konuklar

Türk Bankacılık Sektörü, sürdürülebilirlik ilkelerini en erken uygulamaya alan sektörler arasında olmakla birlikte, “Sürdürülebilirlik Odaklı Yaklaşımın” önemi arttıkça, bankaların bu alandaki rolü giderek daha da kritik bir hal almaktadır.

Türk Bankacılık Sektörü bu konuda üzerine düşen görevi ziyadesiyle yerine getirecektir.

Sürdürülebilirlik amaçları doğrultusunda hareket etmek, yenilikleri teşvik etmek ve paydaşlarla iş birliği yapmak sadece stratejik adımlar değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir geleceğin olmazsa olmazlarıdır. 

Sektörümüzün dinamik yapısında sürdürülebilirlik artık bir “seçenek” olmaktan çıkıp bizi daha yeşil ve daha müreffeh bir geleceğe taşıyan bir rehber haline gelmiştir. 

Toplantımızın bu alanda yapılan çalışmalara değerli katkılar sunacağına inanıyorum. Emeği geçenleri tebrik ediyorum. 

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.”