Dolar 34,6134
Euro 36,2483
Altın 2.922,56
BİST 9.659,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 11°C
Az Bulutlu
İstanbul
11°C
Az Bulutlu
Çar 13°C
Per 14°C
Cum 14°C
Cts 15°C

Ayasofya İstanbul’un Ulu Camisidir

Ayasofya İstanbul’un Ulu Camisidir
22 Temmuz 2020 11:34

Ayasofya Sohbetleri’nde konuşan Mehmet Dilbaz

Ayasofya’nın İstanbul’un ‘ulu camisi’ olduğunu vurgulayarak, “Ayasofya, bizim egemenliğimizin ve bağımsızlığımızın sembolü. Müzeyken de sembolüydü, şimdi iki kat fazla sembolü” dedi.

Danıştay kararı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 24 Temmuz’da yeniden ibadete açılacak Ayasofya Camisi’nin tarihi ve müze olma süreci üzerine sohbetlerin gerçekleştirildiği “Ayasofya Sohbetleri” programının ikincisi gerçekleşti. Ayasofya Camii önünden canlı yayınlanan programa yazar İsmail Kılıçarslan ve tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz katıldı. Şeref Yumurtacı moderatörlüğünde gerçekleşen program @esenlerkultur YouTube sayfasından ve sehirekrani.com üzerinden canlı yayınlandı.

Ayasofya Bizden Bir Mekândı

II. Selim’in Selimiye Camii’ni yaptırmaya karar verdiğinde günümüzde Sultanahmet Camii’nin bulunduğu alan gösterilmiş, II. Selim Ayasofya’ya saygısından dolayı buraya cami yaptırmak istememiş, ‘camiyi Edirne’ye yapın’ emri vermiş. I. Ahmet, Sultanahmet Camii’ni yaptırdığında halk arasında bir boykota neden olmuş. Halk; ‘Bizim Ayasofya’mız var. Ayasofya bizim camimiz. Bursa’da Ulu Camii, Edirne’de Eski Camii vardır. Ayasofya da İstanbul’un ‘ulu cami’sidir. Ayasofya varken neden bir cami daha yapılıyor?’ demiş.

“1453’ten 1610’lara kadar gelen süreçte Ayasofya’nın nasıl benimsendiğini, zamanında Ayasofya’nın nasıl bizden bir mekân olarak görüldüğünü görüyoruz“ diyen tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz sözlerine şu şekilde devam etti:

“Bir Bizans kalesi fethedildiğinde içerdeki en büyük ibadethane camiye çevrilir, orada ilk cuma namazı kılınır ve orası ‘ulu cami’ olur. Eğer yapı kalabalığı kaldırmaya müsait bir yapıda değilse oraya bir ulu cami yaptırılır. İstanbul fethedildiğinde Fatih Sultan Mehmet buraya gelir ve dünyanın en büyük ibadethanesi burasıdır. Ayasofya’yı camiye çeviriyor ve ‘ulu cami’ oluyor. Sonrasında daha büyük camiler inşa edilse de, o zaman fıkhi hükümlere göre burası hep İstanbul ‘ulu cami’ olarak kalmış. Osmanlı uleması, Ayasofya’nın kelime anlamının da güzel olması sebebiyle buranın ismini Ayasofya olarak devam ettirmiş.”

Ayasofya Tarihinde Farklı Dinlere İbadethane Olmuştur

Romalılar döneminde de ibadethane olarak kullanılan Ayasofya Camii’nin, tarihte farklı dinlere de mekân olduğunu söyleyen Dilbaz, “İstanbul’un büyümesi ve gitgide bir şehir olmasıyla Ayasofya’nın konumu değişmemiş ve ibadethane olarak burada kalmıştır. Roma, 4. yy.’ın başıyla beraber Hristiyanlığı kabul etmiş ve Bizans’tan kalan pagan tapınağının temelleri üzerine ilk Ayasofya’yı inşa etmiştir. Bu yapı, bazilika tarzında bir yapı ve bazı kısımları ahşaptan. Farklı rivayetlere göre yangın veya deprem sebebiyle yıkılıyor. Daha sonra ikinci Ayasofya biraz daha büyütülerek yine aynı noktaya inşa ediliyor. Bu yapı da isyanlar sırasında tamamen ortadan kaldırılıyor ve bina çöküyor. Günümüzdeki Ayasofya ise üçüncü Ayasofya’dır. 532 yılında İmparator I. Jüstinyen tarafından 5 yıl gibi bir sürede inşa ettiriliyor” dedi.

Günümüzdeki  Ayasofya’nın mimari bir yapı olmadığını, iki matematikçinin çizimleri üzerine yapılmış bir yapı olduğuna değinen Dilbaz, bazilika tarzı Doğu Roma kiliselerinin bir kubbeyle genişletilerek daha görkemli bir hale dönüştürülmesiyle Ayasofya’nın ortaya çıktığını ve böylece Ayasofya’nın bin yıl boyunca dünyanın en büyük ibadethanesi olma özelliğini elinde tuttuğunu söyledi.

Ayasofya Egemenliğimizin Simgesidir

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiğinde Suriçi’nin perişan bir halde olduğunu söyleyen Kılıçarslan, “Fatih Sultan Mehmet şehri fethettiğinde ‘yıkık görünen’ diye tabir edeceğimiz Ayasofya, bizim egemenliğimizin ve bu topraklardaki varlığımızın mallarıdır. Bugün burada yapılan yaygara, ‘Türkiye Devleti egemen, bağımsız bir devlet değildir, Ayasofya kararını da bizim vermemiz gerekir’ diye çıkartılan bir yaygaradır” dedi.

Fatih, Ayasofya’nın Tapusunu Kendi Adına Çıkarttırmıştı

Fatih Sultan Mehmet’in, tarihin gördüğü en zeki imparatorlardan biri olduğunu söyleyen Kılıçarslan, “Ayasofya kiliseyken Bizans İmparatorları’nın şahsi malıydı. Her imparator değiştiğinde tapu onun adına değiştiriliyordu. Yapı, son Bizans İmparatoru 11. Konstantin’in adınaydı. Fatih Sultan Mehmet şehri fethettikten sonra Ayasofya’nın statüsünü öğrenince tapuyu kendi adına çıkarttırıyor. Sonra vakıf kuruluyor ve her vakıfnamede yer olan o bela cümlesi bu vakıfnamede de bulunuyor“ ifadelerini kullandı.

Ayasofya Bir Kültür Sanat Merkeziydi

Kılıçarslan, tüm ulu camilerde olduğu gibi Ayasofya’nın yanına da bir bilim merkezi açıldığını söyleyerek şunları kaydetti:

“Medrese demek, hem ilim hem kültür hem sanatın orada can bulması demek. Ayasofya sadece dinin değil, aynı zanda ilmin ve bilimin de merkezi olarak kabul etmek lazım. Ayasofya’nın oluşturduğu o iklimde hattatlar, ebru sanatçıları, muhaddisler, nakkaşlar Ayasofya’yı bir ilim ve kültür sanat merkezi haline getirmişlerdir. Ayasofya’nın müzeye çevrilmesiyle Türkiye’de bir mücadelede başlamış oldu. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi meselesi… Bunun politik bayraktarlığını yapan en büyük isim Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Bir yandan siyasetçilerimiz bir yandan da sanatçılarımız eliyle bu mesele hep sıcak tutulmuştur. Ayasofya, bizim egemenliğimizin ve bağımsızlığımızın sembolü. Müzeyken de sembolüydü, şimdi iki kat fazla sembolüdür.” Programın sonunda İsmail Kılıçarslan, Sezai Karakoç’un Ayasofya için yazdığı ‘Alınyazısı Saati’ isimli şiirini okudu.