Dolar 34,5713
Euro 36,3503
Altın 2.913,23
BİST 9.659,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 11°C
Az Bulutlu
İstanbul
11°C
Az Bulutlu
Sal 11°C
Çar 12°C
Per 14°C
Cum 15°C

İslami Sigorta Üzerine

İslami Sigorta Üzerine
13 Aralık 2020 16:33

Tekafül ya da İslami Sigorta Üzerine

SAİS Başkan Vekili Sedat İyidemir ile ‘’Tekafül ya da İslami Sigorta’’ Üzerine Güncel Değerlendirmeler…

Pandemi dönemi sebebiyle hepimizin de odağına oturan sağlık vurgusu üzerinden, pandemi ve ülkemizin verdiği sınavı kısaca değerlendirmenizi isteriz.

SAİS Başkan Vekili Sedat İyidemir 13122020
SAİS Başkan Vekili Sedat İyidemir

Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi; olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” demiş Kanuni… Evet insanın elindeyken kıymetini bilemediği en önemli nimetlerden biri sağlık… Pandemi bu hakikati insanlara tekrar hatırlattı.

Ülkemiz gerek vatandaşın bilinçlenmesiyle, gerek devlet bazında alınan hızlı aksiyonlarla bence diğer ülkelere göre çok daha iyi bir sınav vermekte. Özellikle Batı dünyası 15-20 gün geç kaldıkları karar süreçlerinde çok ağır bedeller ödediler. Aynı süreçte yeni devlet yapısı gereği çok hızlı kararlar alındı ve bilim kurulundaki istişare mekanizmalarla pandemiyi kontrol altına aldık.

Biz bize yeteriz Türkiye

Yine devletimiz pandemi için açıkladığı teşvik programıyla başta esnaf ve diğer işletmelerin yükünü hafifleterek bir nebze de olsa nefes alınmasını ve yok olma tehdidiyle karşı karşıya bulunan işletmelerimizin yaşamasını sağladı. Tüm bunlara ilaveten dünyada örneği görülmeyen “biz bize yeteriz Türkiye” mottosuyla vatandaşımız da üzerine düşeni yaptı ve gerek işyeri kiralarında gerekse de diğer alanlarda kenetlenerek müthiş bir dayanışma örneği gösterdi.

Bu süreç içerisinde yine sivil toplum kuruluşlarımız da üzerine düşeni yaparak vatandaş ve devlet arasında bir köprü oluşturarak krizin etkilerine çok daha hızlı aksiyon alınmasını sağladılar. Kendim dahi bu süreçte ülkemizin çeşitli noktalarında bulunan iş insanlarımızla 100 den fazla görüşme yaptım. Kriz merkezlerine sektör sorunlarıyla alakalı verileri aktararak bizzat işin içinde oldum.

Katılım bankacılığıyla başlayan süreç daha sonra sigorta sisteminde de oluşturulmaya başlanmıştır

Tekafül Sigorta kavramı ülkemizde çok yeni duyulan bir kavram olmasına rağmen, İslamiyet’in ilk kurumsallaşmasından beridir vücut bulmuş bir ticaret argümanı olarak bilinmektedir. Ülkemizde ki kısa tarihçesini bize özetler misiniz?

Ülkemiz finans sektöründe, vatandaşlarının çoğunun mensubu olduğu İslam dininin bir vecibesi olarak faizsiz modeller üzerinde yaklaşık 1970’lerden bu yana çalışmalarına devam etmektedir. Evvela bankacılık sektöründe katılım bankacılığıyla başlayan süreç daha sonra sigorta sisteminde de oluşturulmaya başlanmıştır. Ülkemizde katılım sigortacılığı son 10 – 15 yıldır ciddi anlamda kurumsallaşmaya başlamış ve diğer İslam ülkelerine göre fazlasıyla geç kalınmıştır.

Bu geç kalınmada ülkemizin sigorta penetrasyonunun düşük olması etkili olmuştur. Tüm dünyada sigorta şirketleri finansal sistemin ana aktörü olup bankacılığı daha sonra oluşturmuşken ülkemizde önce bankalar kurulmuş daha sonrasında sigorta şirketleri aktif rol almışlardır. Gerçi 130 yılı aşkın süredir ülkemizde sigorta şirketleri faaliyet göstermekle birlikte kendine ait müstakil 5684 sayılı kanunun çıkması ancak 2008 yılında gerçekleşmiştir. Bu geç kalınmanın sebepleri üzerinde iyi düşünmek gerekir.

Malezya merkezli Uzakdoğu ülkelerinde tekafül piyasasının toplam 50 milyar doları aştığını gözlemlemekteyiz

Her zaman ifade ettiğim üzere ülkemizde sigortacılık anlayışının batıda çıkan uygulamalarından farklı bir anlayışa sahip olması gerekmektedir. Zira toplumumuzun sosyal dinamikleri ve sosyal yapısı batıya göre farklılık arz etmektedir. Bu sosyal yapı dikkate alınmadan yapılan sigortacılık faaliyeti penetrasyonu artıramamaktadır. İşte bu noktada katılım sigortacılığı bize ciddi anlamda bir umut vermektedir. Ancak henüz yolun oldukça başlarındayız.

Hali hazırda dünyadaki uygulamalara baktığımızda Malezya merkezli Uzakdoğu ülkelerinde tekafül piyasasının toplam 50 milyar doları aştığını gözlemlemekteyiz. Konvansiyonel prim üretimleriyle karşılaştırıldığında bunun yetersizliğini de müşahede etmekteyiz. Ülkemizin dünyada tarihi misyonundan gelen lider ülke vurgusuyla bu alana daha fazla yatırım yapma mecburiyeti doğmuştur.

Fakat tekraren ifade etmem gerekirse henüz işin başında olduğumuz için biraz evvel değindiğim sosyal yapı dinamiklerini iyice inceleyip, sosyologlar, psikologlar, İslam alimleri, iktisatçılar, ekonomistler, iş insanları ve sigortacıların bir araya gelip katılım sigortacılığı kavramını tekrar dizayn etmeleri önem arz etmektedir. Aksi taktirde var olan konvansiyonel uygulamaların farklı bir versiyonu gibi işlemler kopyalanacak ve global para sistemi içerisinde toplanan primler yine aynı kanallara yönelecektir.

Hılful Fudul

Tekafül Sigorta kavramının eş anlamlısı olan İslami Sigorta kavramları toplum tarafından nasıl algılanıyor sizce? Tüketicilerin bir ön yargısı var mıdır? Bu önyargıyı nasıl kıracağız?

Evet aslında daha kendisine peygamberlik verilmeden Mekke’de kurulan ve bizzat peygamberimizin de dahil olduğu “Hılful Fudul” kurumunun ana tezleri esas alınarak düşünülen tekafül sigortacılığı yine bizim Anadolu’da eskiden bu yana zarar görenlere yardım toplanıp destek olunan uygulamaların modern çağlardaki kurumsal versiyonu olarak tezahür etmektedir.

Halihazırda henüz toplumumuz var olan tekafül firmalarına bu gözle bakmamaktadır. Bunun sebebini sigortacılığa genelde sadece kasko ve trafik branşları nazarıyla bakılmasını görebiliriz. Gerek vatandaşımızın ekonomik durumu gerekse de biraz evvel bahsettiğim sosyal dinamikler, vatandaşımız tarafından sigortacılığın bir nevi vergi gibi algılanmasına sebep olmaktadır. Vatandaşımız sigorta ürünlerini bir ihtiyaç olarak görmeden var olan kısır döngüyü aşmamız mümkün görünmemektedir. İslami hassasiyetlerini öne alan az sayıda insanımız da var olan bu bakışın üzerine tekafülü kavramadan yada dini referanslarını dayandırdıkları kişi ve oluşumlar tarafından tasdik almadıkları müddetçe de tekafül sistemine yabancı kalmaya devam edecek gibi görünmektedir.

Son tahlilde hangi görüşe mensup olursa olsun vatandaş cebini düşündüğü için konvansiyonel sigorta fiyatlarıyla karşılaştırma yaptığında ve var olan finansal yapının tamamına karşı bir tereddüt taşıdığından ve ödeyeceği primi bir vergi olarak algıladığından dolayı fiyata odaklanmaktadır. Bu algıyı kırabilmek için bence yukarıda bahsettiğim çerçevede kar odaklı olmayan, parasal girdilerinin sadece prim olarak değerlendirilmediği, hem katılım finans ürünlerinin hem de karz-ı hasen uygulamalarını da ihtiva eden yepyeni bir sigortacılık anlayışının inşa edilmesi gerekmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için bahsettiğim tarafların bir araya gelerek çalışma yapmaları gerekmektedir. sosyologlar, psikologlar, islam alimleri, iktisatçılar, ekonomistler, iş insanları ve sigortacıların bir araya gelip katılım sigortacılığı kavramını tekrar dizayn etmeleri gerekmektedir.

Sükuk ürünlerinin merkezi hâlihazırda Londra

Tekafül Sigorta ile Konvansiyonel sigorta arasında ki temel farkları bir meslek uzmanı olarak bize belirtir misiniz?

Bu soruya ben de bir soru sorarak cevap vereyim. Gerçekten ne kadar fark var? Hali hazırda sadece şunu ifade edebilirim. Konvansiyonel sigortacılıkta primlerin değerlendirildiği finansal ürünlerde farklılıklar var mutlaka. Âmâ faizsiz ürünler adıyla özellikle sükuk ürünlerinin merkezi hâlihazırda Londra’dır. Yani diğer finansal ürünleri işletenlerle hemen hemen aynı kişi ve kuruluşlardır. Bu noktada biraz evvel bahsettiğim yeni dizayn meselesine tekrar atıf yapıyorum. İkinci husus olarak kar oluştuğunda vatandaşa geri ödemeler yapılır. Hatta ben bizzat bir tekafül şirketinin bu uygulamasına şahit oldum. Tekafülün en azından bu yönüyle de olsa diğer şirketlere göre umut veren bir yapısı mevcut.

Acentelerimizin büyük çoğunluğu tekafül hakkında fazla bilgiye sahip değildir

Tekafül Sigorta, Sigorta Şirketlerince yönetilen ve tüketici ile buluşan bir sigortacılık alanıdır. Burada köprü gören elbette ki sigorta acenteleridir. Sigorta Acenteleri, Tekafül Sigortacılığın gelişiminde nasıl bir role sahiptirler? Acentelere bu anlamda neler tavsiye edersiniz

Hali hazırda acentelerimizin büyük çoğunluğu da vatandaşımız gibi tekafül hakkında fazla bilgiye sahip değildir. Hatta bu konuda ilgisizdir dahi diyebiliriz. Acentelerimiz maalesef günden güne mesleklerinin yok olması tehdidiyle ve diğer sigorta aracılarının haksız uygulamalarının artmasıyla ve günden güne Pazar paylarında düşüş yaşadıklarından ve birikmiş pek çok başka sorunları  olduğundan dolayı haklı olarak ekstradan bu tip felsefi yaklaşımlara zaman ayıramamaktadır. Acenteler tekafülü ticari algılayıp kendileri açısından avantajlarına bakmakta ve ekstra bir durum gözlemleyememektedir. Eğer acentelere tekafül iyi anlatılıp kendileri açısından da avantaj sağlanırsa sektörün topluma en yakın kesimi olarak üzerlerine düşeni yapacaklarından eminim..

SAİS olarak anlayışımızın merkezinde acente vardır

SAİS bir Sendika olmasına rağmen toplumsal duyarlılığı ve mesleki sahiplenmeye karşı da oldukça duyarlı. Bu anlamda Sigorta Acentelerinin Tekafül Sigortacılığı konusunda daha bilinçli ve istekli olmaları için ne tür politikalar ve çalışmalar yürütmeyi hedefliyorsunuz?

SAİS olarak anlayışımızın merkezinde acente vardır. Biraz evvel değindiğim üzere sektörümüzde çok başlılığın sebep olduğu birikmiş pek çok sorun olduğu ve üzerine dijital çağın yeni paradigmaları geldiğinden ve geçiş sürecinde olduğumuzdan dolayı, acente kavramını tekrar tanımlayıp var olma mücadelesi yapmaktayız. Bu noktada SEDDK’nın kurulmuş olması ve çatı kuruluş olarak dağılmış olan pek çok meseleyi toparlayacağına inandığımızı da belirtmek isterim. Meslektaşlarımıza ikinci İbrahim Müteferrika olmama çağrısı yapıyoruz.

Ülkemize Matbuatın 150 sene geç gelmesi, batı ile aramızdaki makası açmıştı ve halen de bu makası kapamaya çalışıyoruz. Her devrin bir ruhu vardır ve bu ruha uygun olarak davranmak gerekir. Geçmişi yad etmenin dışında geçmişe takılıp kalmak bize hiçbir şey kazandırmaz. Bu vb. sebepler dolayısıyla tekafül sigortacılığı ile ilgili çalışmalarımız şu an ikinci planda görünmektedir. Fakat sendika olarak etik kurallar, mesleğe ait ana ilkeler ve yaptırımlarla ilgili çalışmalarımız bulunmaktadır. Bunu Ahi Evran geleneğinin modern versiyonu olarak da görebilirsiniz. Çalışmalarımız tamamlandığında acentelerimize bir eğitim ve sertifikasyon programı yapmayı düşünüyoruz.

Konuyla ilgili resmi taraflara da çalışmalarımızın detaylarını yakında bildireceğiz inşallah. Bu çalışmalar esnasında tekafülle ilgili bilgilendirmeleri de yapabiliriz diye düşünüyorum. Meseleye penetrasyonun arttırılması olarak da bakabiliriz. Âmâ hepsinden öte yukarıda izah ettiğim ana çalışma gerçekleşecekse kurumsal olarak en büyük katkıyı da vermeyi diler ve taahhüt ederiz.